Glutatyon, insan vücudundaki reaktif oksijen ve serbest radikallerle mücadelede, bağışıklık sistemimizin en önemli destekçisidir. Güçlü antioksidan özelliği sayesinde Glutatyon, üç farklı aminoasitten meydana gelir. Bu aminoasitler:
Kişinin vücudundaki glutatyon düzeyinin yüksek olması, onu daha sağlıklı, hastalıklara karşı daha dirençli ve daha yüksek performanslı hale getirir. Ayrıca Glutatyon, hücrelerimizin enerji merkezi mitokondrinin de daha iyi şekilde çalışmasına katkı sağlar. Peki, ama Glutatyon Nedir?
Glutamin, Glisin ve Sistein isimli üç aminoasidin birleşminden meydana gelen Glutatyon, insan vücudundaki hücrelerin büyük çoğunluğunda bulunmaktadır. Ancak vücutta en konsantre halde bulunduğu nokta karaciğerlerdir. Glutatyon, serbest radikallerle mücadele ederek vücudun bağışıklık direncini önemli ölçüde arttırır.
Kronik şekilde seyreden hastalıkların semptomlarını hafifleten güçlü bir antioksidandır. Bu yüzden Glutatyon bakımından zengin besinler tüketmekte hatta gerektiğinde dışarıdan Glutatyon takviyesi almakta fayda vardır.
İlerleyen yaşla birlikte vücudun Glutatyon üretimi de azalmaya başlar. Glutatyon üretimimiz azalırken vücudumuzdaki toksin miktarı da artış gösterir. Bağışıklık direncimizi için son derece önemli olan bu antioksidanın azalması, vücudumuzu serbest radikaller karşısında savunmasız bırakır. Hal böyle olunca serbest radikallerin bedenimize büyük zararlar vermesi de kaçınılmazdır.
Glutatyon vücutta dolaşırken bir yandan da serbest radikalleri (Kötü Molekülleri) bünyesinde toplar. Serbest Radikal toplama kapasitesinin sonuna geldiğinde ise karaciğere giderek kendisini yeniler. Normal koşullar altında vücudumuzdaki Glutatyonun yüzde onluk bir kısmı oksitlenmiş halde bulunurken, yüzde doksanlık bir bölümü ise aktif şekilde çalışmayı sürdürür.
Kişinin aktif Glutatyon miktarı yüzde doksan seviyesinin altına indiğinde serbest radikaller vücudu hasara uğratmaya başlar. Toksin madde birikiminin sürmesi Glutatyon üretimini iyiden iyiye azaltır. Kişinin vücudundaki Glutatyon düzeyi yüzde 70 seviyesinin altına inerse ciddi bağışıklık sorunları baş gösterir.
Glutatyon düzeyinin azalmasında iki farklı etken vardır. İç etkenler vücudun Glutatyona karşı duyduğu gereksinimin artması ile ilişkiliyken dış etkenler maruz kalınan toksik maddelerden kaynaklanır. Glutatyon üretimini baskılayıp azaltan toksik maddeleri sıralamamız gerekirse:
Seanslar halinde uygulanan Glutatyon Tedavisi ilk kez uygulandığında genellikle 4 ila 10 seans boyunca sürdürülmelidir. Haftada bir veya iki defa olmak koşuluyla uygulanır. İstenildiğinde tek seanslık uygulamalar veya ayda bir seans şeklinde seçenekler de mevcuttur. Onuncu seansın tamamlanmasının ardından tedavinin olumlu etkileri belirgin şekilde gözler önüne serilmektedir. Gerek duyulduğunda tekrarlanabilen bu uygulama, tekrar edilmese dahi etkileri iki ila dört ay süresince devam eder.
Damardan Glutatyon alımı, en başarılı yöntemdir. Kişi hiçbir acı hissetmeden damar yolundan verilen Glutatyon kısa sürede vücut tarafından etkin şekilde kullanılmaya başlar. Bu uygulama 10,15 dakika içerisinde tamamlanabilmektedir.
Unutmamak gerekir ki Glutatyon takviyesi ağız yolu ile alınamaz. Zira takviye amaçlı verilen Glutatyon, mide içerisinde etkisini tümüyle kaybeder ve kişinin vücuduna herhangi bir fayda sağlayamaz.
Damar yolundan verilen Glutatyon takviyesinde madde doğrudan kana karışır. Bu sayede derhal vücuttaki serbest radikallerle mücadeleye girişir. Kişinin hücreleri ekstra bir koruma gücü kazanmış olur.
Vücuttaki Glutatyon düzeyinin düşmesi bazı sorunlar meydana getirir. Bu etkileri sıralamamız gerekirse:
Glutatyon takviyesi alan kişilerde yaşlanmaya bağlı belirtiler önemli ölçüde azalır. Kişinin hastalık riski de büyük oranda düşer. Alzheimer hastalığının tedavisi için de Glutatyon takviyesine başvurulmaktadır. Glutatyon takviyesinin faydalarını sıralayacak olursak:
Tüm bunların dışında kimyasal ilaçlar ve zararlı maddelerin vücuda olumsuz etkilerinin azaltılmasında da katkı sağlamaktadır. Başta karaciğer olmak üzere çok sayıda organın korunmasında etkilidir. Kanserli hücrelerin oluşumuna engel olur. Kişinin vücudundaki Glutatyon düzeyi yeterli seviyede ise tümör gelişme riski de düşük demektir.
Doğada bulunan bitkiler arasında Glutatyon bakımından en zengin olanı Deve Dikenidir. Bunun dışında peynir de içeriğinde önemli miktarda Glutatyon barındırır. GDO’lu besinler vücudumuza toksik maddeler almamızın en önemli nedenleri arasındadır. Bu yüzden GDO’lu gıdalardan uzak durmakta ve doğal besinler tüketmekte fayda vardır.
Medikal estetik, bölgesel incelme, lazer epilasyon ve bağışıklık tedavilerinin öncü ismi Doktor Lida Çiteli ile Glutatyon Tedavisi hakkında detaylı bilgi almak için tıklayabilirsiniz.
NOT: Hastalıklar ve tedavi yöntemleriyle ilgili içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Sağlığınızla ilgili tüm konularda doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna başvurunuz.
Çerezler Hakkında Bilgilendirme
Çerez Politikası Metni'nde ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere web sitemizde zorunlu, performans ve analitik, kişiselleştirilmiş reklam/pazarlama amacı taşıyan çerezleri ve
benzer araçları kullanmaktayız. Bu çerezleri kabul edebilir veya reddedebilirsiniz. Çerez Aydınlatma Metninde açıklandığı üzere seçiminizi dilediğiniz zaman
değiştirebilirsiniz. Detaylara Çerez Politikası ve Aydınlatma Metni'nden ulaşabilirsiniz.